22 Mayıs 2025 Perşembe
BAİBÜ’de Yapay Zekâ ve Hipermedya Gündemi: Dijital Kamusal Alan, Algoritmalar ve Göçmen Söylemleri Tartışıldı
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2. Uluslararası Yapay Zekâ ve Hipermedya Sempozyumu kapsamında dikkat çekici akademik sunumlara ev sahipliği yaptı. 13 Mayıs Salı günü Z-130 numaralı salonda gerçekleşen “Sosyal Medya, Yapay Zekâ ve Hipermedya: Birleşmiş Milletler Üzerinden Vaka Analizleri” başlıklı oturum, sosyal medya, kültürlerarası iletişim ve dijital kamusal alan ekseninde önemli tartışmalara sahne oldu.
Haber= Betül Yılmaz
Oturumun moderatörlüğünü ve salon başkanlığını üstlenen Doç. Dr. Tülin Sepetçi, hipermedyanın tanımına dair açılışta yaptığı değerlendirmede, “Hipermedya, hiperlinklerin oluşturduğu bir çerçevedir” ifadesiyle dijital çağın içerik örgütlenmesine dikkat çekti.
Dijital Kamusal Alanda Göçmen Söylemleri: Nefret %80’i Aştı
Günün ilk sunumunda, Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Duygu Ergün, Alperen Aydın ve Doç. Dr. Savaş Takan’ın birlikte hazırladığı “Sosyal Medyada Göçmen Söylemleri: Twitter Üzerinden Bir Metin Madenciliği Analizi” başlıklı çalışma ele alındı.
Sunumda 2022-2024 arası dönemde “göç”, “göçmenlik” ve “Suriyeli” gibi anahtar kelimelerle X (eski adıyla Twitter) platformunda toplanan geniş bir tweet veri seti, Python tabanlı Tweepy kütüphanesiyle analiz edildi. LDA konu modelleme, duygu analizi ve nefret söylemi tespiti gibi yapay zekâ destekli yöntemlerin kullanıldığı çalışmada, dijital kamusal alandaki söylemlerin 2023 itibarıyla daha çok jeopolitik güvenlik, afet ve insani yardım çerçevesinde şekillendiği; 2024’te ise kimlikçi ve ayrıştırıcı bir dile kaydığı belirtildi.
Dr. Ergün, özellikle 2024 yaz aylarında nefret söyleminin %80’in üzerine çıktığını ifade ederek, “Afet ve seçim sonrası dönemdeki toplumsal gerilim, dijital mecralarda patlama noktasına ulaştı,” dedi. Analize göre, öfke ve korku, dijital söylemin temel duygusal eksenini oluşturdu. Deprem gibi insani kriz dönemlerinde ise kısa süreli empati dalgaları gözlemlendi. Ancak genel olarak olumsuz duyguların söylemi domine ettiği, bireysel tepkilerin kültürel bir norm hâline geldiği vurgulandı.
Sosyal Medya Algoritmaları Özgürlüğü Tehdit Ediyor
İkinci sunumda, İbn Haldun Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü’nden Arş. Gör. Kaan Şentürk, sosyal medya algoritmalarının ifade özgürlüğüne etkisini Habermas’ın kamusal alan teorisi çerçevesinde değerlendirdi.
“Algoritmalar dijital dünyanın gizli mimarlarıdır” diyen Şentürk, kullanıcıların etkileşimlerine göre şekillenen içerik akışının, bireylerin sadece kendi görüşleriyle uyumlu içeriklere maruz kalmasına neden olduğunu ifade etti. Bu durumun görüş çeşitliliğini kısıtladığını, yankı odaları ve dijital izolasyon yarattığını vurgulayan Şentürk, algoritmaların bir süre sonra bağımlılık döngüsü oluşturduğunu belirtti.
Yapay zekâ temelli algoritmaların bazı fikirleri öne çıkarırken farklı görüşleri “marjinal” olarak etiketleyip görünmez kılabildiğine dikkat çeken Şentürk, “İfade özgürlüğü shadow ban, filtreleme ve ticarileşmiş içerik politikalarıyla zedeleniyor” dedi. Habermas’ın 18. yüzyıldaki kamusal alan idealiyle karşılaştırıldığında, sosyal medyanın bu ilkelerden uzaklaştığına dikkat çekerek, dijital kamusal alanın etik ve şeffaflık ilkeleriyle yeniden yapılandırılması gerektiğini savundu.
Sempozyum, iletişimde dijitalleşmenin yol açtığı dönüşümleri farklı boyutlarıyla tartışmaya açarken, akademik camiada yapay zekâ, sosyal medya ve kültürel söylemler üzerine disiplinlerarası çalışmaların önemine bir kez daha dikkat çekti.
Oturum sonunda Doç. Dr. Tülin Sepetçi tarafından tüm konuşmacılara katılım ve teşekkür belgeleri takdim edildi.